Şükür tiyatrolar açıldı bir süre önce.
Şükür yeniden oynanmaya başlandı oyunlar. (Görmek istediğim oyunların bir çoğu.)
Ve ben yine günde 2 oyun izlenecek bir hafta sonuna merhaba dedim bu hafta da.
Geçtiğimiz cumartesi günü Mecidiyeköy Cevahir Sahnesi’nde izledim Plastik Aşklar oyununu.
(Bir Ara Bilgi: Cevahir Sahnesi pandemi öncesine kadar İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından kullanılıyordu. Artık Devlet Tiyatrosu Sahnesi değil. Bu nedenle farklı özel tiyatro oyunlarını da bu sahnede yakalama şansımız var.😊)
Ne diyordum? Evet, Oya Başar ve Ebru Kural’ın oynadığı bol kahkahalı, çok eğlenceli, alt metninde “Kendine değer vermek, hayatın tadına varmak, başkalarının hayatını yaşa-ma-mak ve sevgiyi gerçekten hak edenlerle paylaşmak.” temalarının olduğu keyifli oyun “Plastik Aşklar”dan bahsediyordum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki oyun gerçekten çok komik, çok eğlenceli. Oya Başar mimikleriyle oynamaya başlayıp yorulunca sesli devam edip ardından “biraz mimik biraz ses, biraz mimik biraz ses” şeklinde oynayarak kendine hayran bırakıyor her zamanki gibi. Ebru Kural’ın da ondan aşağı kalır yanı yok. Muhtemelen yıllardır birlikte çalıştıkları için kendi dinamiklerine ve birbirlerinin enerjilerine alışıklar, diye düşünüyorum. (Ara Bilgi 2: “Halen Y Kuşağı insanı gibi görünen” Ebru Kural’ı Olacak O Kadar programının sunucu ve oyuncularından biri olarak hatırlayanlar olacaktır. Hatırlamayanlar
Z kuşağıdır muhtemelen. 😊 O da onların ayıbıdır, gidip oyunu izlemelidirler. Ara Bilgi 3: Oyunda pandemi öncesinde Ebru Kural’ın rolünü Begüm Birgören oynuyordu. O zaman da bilet almıştım ancak pandemi nedeniyle her yer kapanınca izleyememiştim. Kısmet bu zamanaymış…)
Oyunun dekoru şahane. Evin salonu, mutfağı hatta salon camı açıldıktan sonra karşımıza çıkan bina duvarına kadar pek çok ayrıntı düşünülmüş. Sanırım sıkı bir tiyatro izleyicisi olarak oyun metni ve oyunculuklarla beraber diğer ayrıntılara da takılıyorum ziyadesiyle. Şu an onu fark ettim.
Kahkaha attıran bir komedi oyunu olmasına rağmen olay örgüsü ve matematiği gayet iyiydi. Özellikle oyunun bazı yerleri fazla etkileyiciydi. Koyu bir sohbete dalan iki karakterin kahveli sohbetinin bir yerinde söylenen “Bütün yalnızlar mezarlarında yalnız uyuyorlar.” cümlesi mesela. İki kadının aynı kişi yüzünden düştükleri durum ve hissettikleri o kişinin suçu mu yoksa kendi seçimleri miydi? Düşünmeden edemedim. (Oyunun yazarı Ali Cüneyd Kılcıoğlu çok güzel dengelemiş replikleri. Spoiler olmasın diye daha fazlasını yazmıyorum. Kendime mukayyet olmaya çalışıyorum. 😊 2013 yılındaki İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı oyununda da benzer “tokat etkileri” vardı, onu hatırlıyorum.)
Bir de Mayıs ayında yağan kar… Oyun Mayıs ayında kar yağan buz gibi bir günde geçiyor. Şaşırtıcı ve saçma; öyle değil mi? Değil. İki kadını yaşadıklarını, takıntılarını, özlediklerini ve hayal kırıklıklarını izledikçe her bir kahkahada onların durumları mı daha saçma yoksa Mayıs ayında kar yağması mı; düşündürücü hale geliyor.
Plastik Aşklar çok keyifli bir tiyatro oyunu. Vakit ayırın ve izleyin derim.
En azından “ağız dolusu” gülmüş olursunuz.
Veya aklınıza şu düşer: “Bütün aşklar plastik mi gerçekten?”
Keyifli seyirler.
Kıvanç Koca
Comments